The Last of Us Part 2’nin incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.
İçerik Özeti
The Last of Us’ın 7 yıl aradan sonra gelen devam oyunu The Last of Us Part 2yi inceleyecek, sürpriz kaçırmadan öyküsünü sunacak ve genel bir değerlendirme yapacağız.
Oyun Hakkında Bilgiler
Geliştirici: Naughty Dog
Yayımcı: Sony Computer Entertainment
Motor: Özgün
Platform: PlayStation 4, Playstation 5
Çıkış: 19 Haziran 2020
Türler: Aksiyon-macera, hayatta kalma-korku
Mod: Tek oyunculu oyun
Burada daha önce The Last of Us’ı incelemiş. Özellikle öykü anlatımıyla gelmiş geçmiş en iyi üç oyun arasına rahatlıkla sokabileceğimizi belirtmiştik. Oyunun ardından gelen Left Behind DLC’sini bile beğenerek oynamıştık. Tarihler 2020’nin Haziranını gösterince de nefeslerimizi tutarak beklediğimiz The Last Of us Part 2 ile karşılaşmıştık.
Nefesimizi tutarak beklememizin birkaç nedeni vardı. Birincisi, oyunun yapımcısı Naughty Dog’un piyasada kalan eski kafa ender oyun firmalarından biri olması ve çevrimiçi savaşın azıttığı şu günlerde öykü anlatımına değer veren sanat eserleri üretme konusundaki ısrarıydı. Oyundan yayımlanan birkaç video da hayranlarını iyice beklentiye sokmuş büyük bir arzuyla oyunun çıkacağı tarihi beklemeye sevk etmişti.
İkincisi, Joel ile Ellie’nin öyküsü oyun dünyasının en derinlikli ilişkilerinden birini deneyimletiyordu ve insanlar bu işin devamını merak ediyorlardı.
Üçüncüsü ve en önemlisi, oyunun herkesin erişimine açılmadan çıkan ilk basın incelemelerinin 95’in üzerinde puanlanmasıydı. Bu, neredeyse ilk oyundan bile başarılı olduğunu gösteriyordu. Oyun içinden videolar gelmeye devam etti, etrafı keşfede keşfede oynandığında yirmi – yirmi beş saat civarındaki oyun süresi insanları iyice çılgına döndürmüştü.
Ancak oyun tüm oyuncuların erişimine açılınca görüldü ki ortadaki iş maalesef pek de basın incelemelerinde anlatıldığı gibi değildi. Evet birkaç pürüz dışında oyun teknik ve görsel açıdan kusursuzdu ancak o ilk öyküde hafızalara kazanan Joel ve Ellie’nin öyküsü yalnızca anılarda kalmış, neredeyse içi boş bir ergen dizisine dönmüştü.
The Last of Us Part 2’nin Öyküsü
Anımsayacağınız üzere ilk oyunun öyküsü şöyleydi: Yalnızca karıncalarda olan ve karıncaların görünümü değiştirip saldırganlaştıran ophiocordyceps unilteralis adındaki virüs bir biçimde insanlara bulaşmış ve dünyada bir salgın başlamıştı. Joel salgının başlangıcındaki karmaşada kızını kaybetmişti. The Last of Us’ın ana hikayesi bu olaydan yirmi yıl sonra travmasını atlatamayan Joel ile kıyamet sonrası bir atmosferde başlıyordu.
Ardından Joel, on üç yaşındaki Ellie’yle çeteler ve hastalıklılarla dolu dünyada bir amaç uğruna yola çıkıyor ve belki de oyun tarihinin en derinlikli ilişkisini deneyimletiyorlardı. Sarsıcı finali bizi şok etmiş, oyunun devamının olabileceğini düşündürmüştü. Bu nedenle The Last of Us Part 2 işte tam da bu sarsıcı finalden sonrasını konu alıyor. Özellikle öykünün başlangıcında zamanda atlamalara sık yer verilse de oyun genel olarak ilk oyunun finalinden beş yıl sonra geçiyor.
Joel ve Ellie olaylardan sonra Jackson’a yerleşiyorlar. Ancak Joel’in Ellie için Ellie’den sakladığı gerçekler sonunda ortaya çıkıyor. Ellie yaşam amacını sorgularken Joel ile ilişkisinde de derin bir çatlak meydana geliyor.
Oyunun öyküsü sürpriz bozmadan anlatılabilecek şekilde bu kadar. Ancak şunu da belirtmek gerekir. The Last of Us Part 2, sarsıcı başlangıcına rağmen ilk oyundaki muazzam öykü anlatımını sürdürebilse de öyküsü genel olarak ilk oyundaki öykü kadar katmanlı ve derinlikli değil. Hatta neredeyse kıyamet sonrası bir dünya da geçen ergen dizisi tadında. Ancak oyunda çok güzel şeyler de var.
Genel Değerlendirme
Bir kere Naughty Dog’un tebrik edilmesi gereken bir tarafı var. Yalnızca etkileşimli olsun diye oyuncuya berbat tercihler sunan kötü senaryolar yerine hala bir roman gibi başı sonu belli olan bir öykü deneyimletmelerii oyunlardan hala sanat eserleri çıkabileceğini gösteriyor.
Bu sefer iki farklı bakış açısından iki düşmanın öyküsünün deneyimletilmesi de hoş olmuş. Bu bana ilk kez karşı tarafın da aynı anlatıya dahil edildiği Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını anımsattı. Gerçekten iki farklı bakış açısının ve iki ayrı öykünün de nasıl haklı tarafları olabileceğini sezmek insan için çarpıcı.
Bu iki öyküyü deneyimleme işi tek oyun parasına ayrı iki oyun oynama etkisi de yaratıyor. Aynı Tarantino’nun Gün Batımından Şafağa filmindeki tek sinema biletine iki film durumu var neredeyse.
The Last of Us’ın öyküsü her iki oyun için de başından beri kadın karakterleri güçlü olarak çiziyor. Ellie’mizin büyümesi ve kendi başının çaresine bakmaya başlaması da çok güzel anlatılmış.
Bunun dışında elbette oyunun en başarılı tarafı kurduğu atmosfer. Oyunda etrafı keşfetmek bir hayatta kalma oyununda olması gerektiği gibi gerekli ve çok motive edici. Bu sefer bazı kasalarla ve bu kasaların şifresini çözmek için gerekli küçük bulmacalarla karşılaşıyorsunuz ve iş daha da keyifli oluyor. Playstation 4’e çıkan son oyunlardan biri olması nedeniyle görsel olarak da kusursuza yakın bir yerde konumlanan oyun, etraftaki notlar, ayrı insanlara ait ayrı öykülerle içinde bulunduğumuz dünyanın, gezindiğimiz yerler dışındaki durumunu da tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
The Last of Us Part 2’nin animasyonları inanılmaz özenli ve tutarlı. Gene ilk oyundaki gibi çantamızda sınırsızca mermi taşıma olanağımız yok. Eğer aceleyle silahımıza sarılmak zorunda kalırsak çantamızın fermuarını bile tam kapatamadığımız oluyor ve bu durum tutarlı bir biçimde oyun içinde de görünüyor. Silahımızı geliştirmek için masaya koyduğumuz anlar ve silahımıza yaptığımız müdahaleler bile inanılmaz gerçekçi ve estetik bir biçimde yerini bulmuş.
Oyundaki çevrede hala çok ince bir çizgisellik olsa da (girebileceğimizi sandığımız bazı binalara giremesek ve bazı otların üstünden atlayamasak da) atmosfer hayli başarılı yani.
Ellie ve sevgilisinin öyküsünün sonunu görmek de bir o kadar güzel. Red Dead Redemption 2 de de benzer bir durum vardı. Ben öykünün finali zannettiğimiz andan sonraki bölümlerin de oyuncuya deneyimletilmesinin çok güzel bir detay olduğunu ve oyuncunun yaşadığı deneyimi katmerleyerek daha da büyük hale getirdiğini düşünüyorum.
The Last of Us Part 2’de oyundaki gerilimin dozu da hayli artmış. Yani ilk oyunda öykü ön plandayken bu oyunun bazı bölümlerinde gerilim daha çok ön plana çıkıyor. Ancak bu sürekli alçalıp yükselen bir ses sorunu da ortaya çıkarmış. Fısıltıların zorla duyulması ve hastalıklıların geldiği sahnelerde ses düzeyinin artması hayli normal ve gerilimin dozunu artırmak için anlaşılabilir ancak bir yerden sonra insanı rahatsız etmeye başlıyor. Bilemiyorum belki de Türkçe dublajı için böyle bir sorun vardır.
Oyunun en beğendiğim bölümü Abby ile birlikte Ada’da girdiğimiz çatışmalar ve arka plandaki seslerdi. En gerçekçi ve estetik atmosfer sanırım o adadaydı. Onun dışında maalesef öyküsünün sürükleyiciliği ve derinliği açısından sınıfta kalan oyun sırf The Last of Us atmosferi için oynanmaya gene değer. Fiyatları da Playstation 5’in çıkması ve oyunun çıkışının üzerinden bir yıl geçmesi nedeniyle özellikle kutulu sürümlerinde alınabilecek seviyelere gerilemiş durumda. Alın oynayın deneyimleyin geri satın. Bu sefer baştan oynayacak kadar muhteşem değil.
Bir sonraki incelemede görüşene dek kendinize iyi bakın.
Kaynaklar
https://oyunyorumlar.com/the-last-of-us
https://www.metacritic.com/game/playstation-4/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ophiocordyceps
The Last Of Us Part 2 İncelemesi
Kısaca Görüşüm
Atmosfer olarak ilk oyunun bile üzerinde. Oynanış ve teknik anlamında da üstüne koymuşlar. Ancak o muhteşem öykünün yerinde yeller esiyor sevgili okur. Ergen dizisine dönmüş olay. Gene de her şeye rağmen o muhteşem atmosferi çağdaş olanaklarla yeniden deneyimlemek ve hatasız bir oyun deneyimi yaşamak için alınıp oynanır ama.