The Last of Us İncelemesi

The Last of Us incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.

İçerik Özeti

“Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya şehre bir yabancı gelir.” – Tolstoy

Naughty Dog’un 2013 yılında çıkardığı, bir oyundaki en muhteşem öykü deneyimini sunan The Last of Us oyununu inceleyeceğiz.

Nefesimi kesecek kadar etkileyici ve nitelikli bir sanat yapıtıyla karşılaştığım zaman bu yapıt hakkında bir inceleme yazmaya başlamak benim için hayli zor olur. Akademide buna “yazma tutukluğu” diyorlar. Yani aslında anlatacağınız çok fazla şey var ama bir türlü nereden başlayıp deneyimlediğiniz şeyi nasıl anlatabileceğinizi bilemiyorsunuz.

The Last of Us Tanıtım Görseli

The Last of Us Tanıtım Görseli

The Last of Us için bir inceleme yazmak da hakikaten çok zor. Burayı ve Maiotik’i takip edenler bilirler. Ben oyunların sanatın ve teknolojinin birleştiği son evre olduğunu, matematiğin ve estetiğin bu kadar iç içe girdiği başka bir sanat dalı bulunmadığını düşünürüm.

Jason Schreier’in Kan, Ter ve Pikseller’de belirttiği üzere Obsidian’ın CEO’su Feargus Urquhart da aynı şeyi düşünüyor:

Bana dediği gibi: “Bizler teknolojinin tam sınırındayız. Her şeyi durmadan daha ileri seviyeye taşıyoruz.” Urquhart oyun geliştirmenin tıpkı film çekmeye benzediğini ama her yeni projede sıfırdan bir kamera üretmek zorunda kaldığınızı söylüyor.

Oyunların, öykü anlatmanın bugüne kadar bulunmuş en etkileşimli yolu olduğunu söylerim. Çok fazla duyumuza seslendiği için özneyi öykünün içine sokmakta hiç zorlanmadığını ve titreşim vb. yollarla dokunma duyumuzu bile devindirdiği için belleklerimize çok kalıcı bir deneyim eklediğini bilirim.

The Last of Us muhteşem bir atmosfere sahip. Bu da oyun içinden bir görüntü.

The Last of Us muhteşem bir atmosfere sahip. Bu da oyun içinden bir görüntü.

Şiddeti meşrulaştırmak gibi yönlerle eleştirilse de insan ruhunu sağalattığına ilişkin yapılan birçok akademik makaleyi de yakından takip ederim. Artık oyunlardan genel bir kavram olarak söz etmemek gerekiyor. Nitelikli bir öykü sunan klasik olmaya aday oyunlar ve eğlencelik oyunlar var. Oyunların da nitelikli olanları her sanat yapıtı gibi insana iyi gelmekten başka kötü bir şeye yaramıyor.

The Last Of Us benim senelerdir oynamak istediğim yapımlardan biri. Ancak Playstation için tasarlanan özel bir oyun olduğundan yıllarca oynayamadım. Bu yıllar boyunca da gördüğüm her sürpriz kaçırandan(spoilerdan) itinayla kaçtım. Aslında iyi bir bilgisayar oyuncusuydum ama Playstation almak bana nedense şımarıklık gibi geliyordu. Ya kolayca alabilecek maddi olgunluğa bir türlü erişemediğimizden ya da oyunları çok pahalı olduğu için bir türlü alma kararını veremiyordum.

Yaşımın otuza gelmesiyle “Benden değerli mi lan!” diye düşündüm (insan yaş aldıkça bencilleşip olgunlaşıyor arkadaşlar). Kendime bir Playstation 4 aldım (Bakın gene 5 değil).

Oyunda yıkılmış evlerin birinde öylece kalakalmış bir Playstation 3 görmek bile olanaklı (kaynak)

Oyunda yıkılmış evlerin birinde öylece kalakalmış bir Playstation 3 görmek bile olanaklı (kaynak)

Bunu geleceğe yapılan bir yatırım olarak düşünmedim. Playstation özel oyunlarının ağır ağır bilgisayara da geleceklerini ve Playstation 4’ün çip krizi sona erdikten sonra destek almamaya başlayacağını da biliyordum . Ancak yıllardır uzaktan imrenerek baktığım, aklımda kalan beş altı Playstation oyununu bitirmek istiyordum.

Bunun için kendime ikinci el ama gerçekten tertemiz bir Playstation aldım. “Aklımdaki beş altı oyunu oynar sonra da değerinde satarım Türkiye’de şu ara ithal hiçbir şeyin değeri düşmüyor zaten!” diye kendimi motive ettim. Satın aldığım insan da aynı bana benzer naif ve oyunlarla ilgili bir insan çıktı. Evde kullanmıştı. İki kolu vardı ve diğer versiyon 2 oyun kolundan para bile almadı. Eşimle bol bol platform oyunu oynadık. Oyun sorununu da bilgisayardan bile daha mantıklı bir biçimde çözdüm.

İkinci el kutulu oyunu alıp oynayıp bitirip gene ikinci el olarak satacaktım. Böylece bilgisayar oyununda çok da mümkün olmadığı üzere resmen oyunu oynadığım yanıma kar kalacaktı. Öyle de yaptım. Kutulu oyunları satın aldım oynadım ve geri sattım. Böylece aslında yalnızca 200 lira civarı bir para harcayarak tüm oyunları oynamış ve satıp yerlerine yenisini almış oluyordum. Geri dönüşüme sunduğum katkı da cabası.

The Last of Us’ı da böyle oynadım.

The Last of Us Öyküsü

Karıncalara bulaştığı zaman görünüşlerini değiştiren ve davranışlarını saldırganlaştıran ophiocordyceps unilteralis adında bir parazit var. Bir biçimde bu parazit insanlara bulaşıyor, karıncadakinden daha büyük bir etkiyle insanların tüm vücudunda mantarların çıkmasına ve kimi insanların bazı duyularının bile yok olmasına neden oluyor. Korkunç bir saldırganlığa kapılan hasta insanlar, hızla yayılıyor ve bir salgına yol açıyor.

Oyunda karşımıza terk edilmiş bir karantina bölgesini mesken tutmuş birkaç çete de çıkıyor.

Oyunda karşımıza terk edilmiş bir karantina bölgesini mesken tutmuş birkaç çete de çıkıyor.

The Last of Us’ın öyküsüne bu salgının ortaya çıkışıyla başlıyoruz. Oyun tarihinin en sarsıcı girişlerinden birini yaptıktan sonra salgın sonrası dünyada geçen bir öyküyü deneyimliyoruz. The Last of Us post apokaliptik bir öyküye sahip yani. Ben zaten beşinci sınıf post apokaliptik filmleri bile izleyen bir kıyamet sonrası bağımlısı olduğum için bu durum beni ziyadesiyle mutlu etti. Öykünün nitelikli bir film gibi ele alınışıysa baştan sona inanılmaz bir haz içinde yüzmemi sağladı.

Salgın sonrası dünyada, saldırgan hastalar, hayatta kalmaya çalışan çeteler ve bir amaç uğruna yola çıkmış biz varız: Joel ve Ellie.

Joel 40’lı yaşlarında bir adam, Ellie ise 14 yaşında bir kız. Yolculuk boyunca aralarındaki sevginin nasıl güçlendiğini ve derinleştiğini gördükçe insanın bir çocuk yapası dahi geliyor sevgili okur. Ellie’nin şakaları ve Joel’la diyalogları bana bile “Böyle çocuğum olsa ne güzel olur.” diye düşündürdü.

Oyundaki bu kişiler hasta. Öyle üzerinize gelen temelsiz, vur ilerle biçiminde bir zombi durumu yok. Bu durum bile bilimsel temellere dayalı bir biçimde muazzam oturtulmuş.

Oyundaki bu kişiler hasta. Öyle üzerinize gelen temelsiz, vur ilerle biçiminde bir zombi durumu yok. Bu durum bile bilimsel temellere dayalı muazzam oturtulmuş.

Adını mutlaka anmamız gereken senarist Neil Druckmann öyküyü mevsimlere ayırmış. Her bir mevsimde öykünün tonu, atmosferi ve karakterlerin birbirlerine karşı davranışları değişiyor. Bu bana Andre Maurois’in İklimler kitabını anımsattı. Orada da roman mevsimlerin ilerleyişiyle biçimleniyordu.

The Last of Us Genel Değerlendirme

Ben yıllardır oyun oynarım. Böyle bir öykü anlatımı görmedim sevgili okur. Sırasız bir biçimde bugüne kadar oynadığım en iyi üç oyun arasına sokabilirim. Benim için zirvedeki Red Dead Redemption’ın bile aşılamaz dediğim bazı yerlerini yıllar evvel aştığı birçok alan var. Kontrol şeması örneğin Red Dead Redemption kadar karmaşık değil. Benim Red Dead Redemption’da büyülendiğim bir etkileşimli çevre vardı. Çalıya çırpıya bile sürttüğünüzde gerçekçi bir biçimde sallanan dallar görüyordunuz. Özellikle remastered sürümünde The Last of Us’ın bunu çok önceden yaptığını söylemek olanaklı.

Red Dead Redemption, neredeyse 30 saate yakın bir oynama süresi vadediyordu ama bazı yerlerinde “Tamam çevre çok güzel göstermek istiyorlar ama oyun süresi uzasın diye fazla mı at üstünde gitmek zorunda kalıyoruz acaba?” diye düşünmüştüm. The Last of Us’da böyle bir duyguya bir kere bile kapılmadım ki 14 saat civarı bir oyun süresi vadettiğini de söylemeliyim.

Oyunun tanıtım görseli olarak tasarlanmış sanat çalışmalarından biri. Oyunun içindeki bazı anlar bundan bile iyi.

Oyunun tanıtım görseli olarak tasarlanmış sanat çalışmalarından biri. Oyunun içindeki bazı anlar bundan bile iyi.

Çevreyle etkileşime girmek yalnızca keyif verici bir etkinlik değil, aynı zamanda bir mecburiyet. Çünkü salgın sonrası dünya yokluk içinde  ve siz bunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Çekmecenin birinde bulacağınız tek bir mermi ya da sargı bezi bile büyük önem taşıyor. Ağır ağır tadını çıkarta çıkarta etrafı araştıra araştıra ilerlemesi büyük keyif.

Oyun daha önce hiçbir dijital işte görmediğim bir tutarlıkla ilerliyor. Yanınızda onlarca silah taşıyamıyorsunuz. Sırt çantanızın içine belli başlı şeyler sığıyor ve bunlar animasyonlarında bile tutarlı bir biçimde görünüyor. Silahınızı değiştirmek istediğiniz zaman kılıfınız yoksa sırt çantanızı açıp diğer silahı alıyorsunuz. Yanınızda yüzlerce mermi taşıyamıyorsunuz.

Tek sorun o da sanırım oyunun atmosferini yüksek tutmak için yapılmış bilinçli bir tercih. Size çatır çatır ateş eden çete elemanını öldürünce bir mermi bile çıkmaması. Tamam her çete elemanının silahı da yok ama o kadar ateş eden adamdan hiç mermi çıkmaması olacak iş değil.

Öyküdeki karakterler basit Amerikan kahramanlıklarıyla kurgulanmamış koyu ve anti kahraman bir portre çiziyorlar. Hatalarıyla birer insan olarak ele alınmışlar. O nedenle daha iyi bir bağ kurmamız olanaklı oluyor. Ellie’nin kitap okumaktan hoşlanan bir görüntü çizmesi, alaycı ve bozuk ağzı, diyalogları takip etmeye değer kılıyor ve böylece ne yürürken sıkılıyorsunuz ne de konuşma bitsin istiyorsunuz.

Aşağıya bu ve Uncharted gibi şaheserlerin ortaya çıkmasını sağlayan Naughty Dog’un 30. yıl özel belgeselini bırakıyorum. Olanak bulursan izlersin sevgili okur.

Bir dahaki incelemede görüşene dek kendine iyi bak.

Notlar

1) Bu arada Playstation 4 almak bu ülkede oyun oynamak istiyorsanız şimdilik yapabileceğiniz tek şey sanırım. Büyük yapımları keyifli bir biçimde birkaç sene boyunca oynayabileceğiniz bilgisayarlar 15 – 20 bin liralara dayandı. Playstation 5’lerin CD’li versiyonları yok ya da tavsiye edilen satış fiyatının çok üzerinde satılıyorlar. En temizi evde kullanılmış ikinci el iyi bir PS4 almak.

2) Bu benim ikinci konsol maceram. Diğeri bundan sekiz sene önceydi. GTA V’in PC’ye çıkmasını bekleyemediğim için sokakta gitar çalarak biriktirdiğim parayla Xbox 360 almış ve GTA’yi bitirdikten sonra aldığım fiyata satmıştım. Playstation 4’ü biraz daha tutarım ama. Daha gene Naughty Dogs’un ellerinden çıkma Uncharted serisi ve yazın çıkmasını merakla beklediğim şu kedili oyun Stray var. Onu oynadıktan sonra satabilirim. Almak isteyen olursa ulaşsın.

Kaynaklar

https://oyunyorumlar.com/

https://tr.wikipedia.org/

https://www.reddit.com/

https://maiotik.com/red-dead-redemption-2/

The Last of Us İncelemesi
  • Anlatı
  • Kurgu
  • Atmosfer
  • Sürükleyicilik
  • Oynanış
5

Kısaca Görüşüm

The Last of Us, her ne kadar yakında PC’ye gelecek olsa da insana tek başına Playstation aldırabilecek bir baş yapıt. Bundan senelerce sonra bile adını anımsayacağımız güncellenmiş versiyonlarını oynayacağımız eskimez bir eser.

Yorum Bırak!