Metro Exodus İncelemesi

Metro Exodus’un incelemesini buradan dinleyebilirsiniz.

İçerik Özeti

Dmitry Glukhovsky’nin aynı adı taşıyan anlatısından uyarlanan Metro serisinin son oyunu Metro Exodus’u inceleyeceğiz. 

4A Games başlangıçta Ukraynalı mütevazi bir oyun firmasıydı. 2010’da Metro 2033 onların büyük kitlelere ulaşan ilk işleri olmuştu. Ardından bu oyunda sürdürdükleri başarıyı serinin ikinci oyunu olan 2013 çıkışlı Metro Last Light’la da sürdürmüş hatta bir süre sonra bu iki oyunun remake tadındaki redux sürümü yaparken de oyuncuların isteklerini dikkate alarak yeni eklemeler yapmaları oyuncuların beğenisini iyice kazanmıştı. Oyun dünyasında hem öykü odaklı iyi işler sunan hem de oyuncuların geri dönüşlerine bu kadar kulak veren oyun firması azdı. Dolayısıyla ister istemez Metro serisinin bundan sonra çıkacak oyununa ilişkin beklentiler de gittikçe arttı.

Metro Exodus'un Tanıtım Görsellerinden Biri

Metro Exodus’un Tanıtım Görsellerinden Biri

2019 yılına gelindiğinde bu beklentilerin karşılanıp karşılanmadığını görme olanağı bulduk. İkinci oyundan tam 6 yıl sonra Metro serisinin yeni halkası Metro Exodus oyunculara merhaba dedi. 

Metro Exodus’un Öyküsü

Metro Exodus da serinin diğer oyunları gibi kronolojik olarak ilerliyor. Yani oyunların çıkış tarihleri ile oynanma sıraları aynı. Özellikle ana oyun açısından durduk yere hikayede geriye giden ya da yan karakterlerin öykülerine odaklanan, yeni anlatılar üreten bir seri değil Metro serisi. Her oyun bir önceki oyunun devamı niteliğinde. 

Biliyorsunuz bundan önceki iki oyun, arkasındaki yazınsal eserden de güç alarak büyük bir savaşın ardından nükleer silahlar yüzünden metrolara sığınmak ve orada yaşamak zorunda kalan bir halkın dramını anlatıyordu. 

Metro 2033'ün tanıtım görsellerinden biri

Metro 2033’ün tanıtım görsellerinden biri

İlk oyun Metro 2033’de radyasyon nedeniyle ortaya çıkan anomaliler ve insanlığın geleceğini tehdit eden bir tür mutantla çarpışıyor, kendi türümüzden insanların kurduğu çeteler ve düşman gruplarla uğraşıyorduk. 

Metro Last Light'ın tanıtım görsellerinden biri

Metro Last Light’ın tanıtım görsellerinden biri

İkinci oyun Metro Last light’ta ise bir taraftan durak durak istasyon devletlere ayrılmış metronun siyasi çekişmeleriyle uğraşıyor, muhteşem bir twistle şaşkına dönüyor bir taraftan da tünellerde karşımıza çıkan mutantlarla savaşıyorduk. Metronun, insanlığın yaşadığı son kalenin kaderi ellerimizdeydi. 

Metro Exodus ise hikayeyi bambaşka bir biçimde genişletiyor. Önceki oyunlardan da tanıdığımız bu yüzden özdeşim kurmakta hiç zorlanmadığımız Artyom, yeryüzünde metro dışında yaşanabilir bir yer bulma arzusuna takıntıyla bağlanıyor. Eşi Anna ve aynı zamanda artık kayınbabamız olan Komutan Miller’ın uyarılarına ve böyle bir yer olmadığını söylemelerine rağmen bu arzusundan vazgeçmeyen Artyom, eşini de ikna ederek yaptığı son keşif gezisinde rayların üzerinde ilerleyen bir tren görmesiyle, yeryüzünde yaşanabilir başka bir yer olduğunu da kesinkes anlamış oluyor. 

Metro Exodus'tan Oyun İçi Bir Görüntü

Metro Exodus’tan Oyun İçi Bir Görüntü

Savaşın aslında son bulmadığını, yeryüzünde hala yaşanabilir yerler olduğunu, Rus hükümetinin savaşta kazanım elde etmek ve tüm dünyaya Moskova’daki insanların öldüğünü düşündürmek için insanları Metro’ya kapadığını, büyük jammerlar kullanarak radyo dalgalarını engellediğini ve dünyayla iletişimi kestiklerini öğreniyoruz.

Oyunda yönettiğimiz ana kahraman Artyom’un bu jammerı bozması ve tüm dünyadan radyo sinyallerinin Metro’ya ulaşmasıyla insanların bir yalana inandırıldığı anlaşılıyor. Hakkımızda ölüm fermanı verilmesi de kaçınılmaz oluyor. Komutan Miller, eşimiz Anna ve diğer ekip üyelerimizle HANSA adındaki bir ticaret birliğinden tren çalarak sığınacak bir yer, yaşayacak bir alan aramak üzere yola çıkıyoruz.

Radyodan insanların güvenle yaşayabileceği bir sığınağın sinyalini alıyoruz. Hükümetin burada her şeyi yeniden inşa ettiğini düşünerek oraya sığınmak ve affedilmek umuduyla binlerce kilometre uzaktaki sığınağa doğru yola çıkıyoruz.

Yolda demiryolunun bozulduğu yerlerle, geçmek zorunda olduğumuz ama sapkın örgütler tarafından ele geçirilmiş köprülerle, yeni umutlar bulmak için araştırdığımız devlet arşivlerinde, yakıt gereksinimimizi karşılamak için pazarlık yaptığımız çetelerle aksiyon dolu muhteşem bir maceraya yelken açıyoruz. Ekibimizle tam bir aile oluyoruz.

Metro Exodus Genel Değerlendirme

Metro serisi birinci şahıs bakış açısıyla oynanan; gizlilik, gerilim, korku ve aksiyon içeren bir oyun serisi. Açık dünya oyunlarının bu kadar popüler olmadığı dönemlerde başladığı için de ilk iki oyun çizgisel bir oynanış sunuyordu. Ama dar metro tünelleri, yer yer yalnız başımıza yer yer bir yol arkadaşıyla deneyimlediğimiz tüyleri diken diken eden bölümleri tam da metro tünellerine uygun bir akışa sahipti. Atmosfer o kadar iyiydi ki oyunun çizgisel bir ilerleyişi olduğunu fark bile etmiyordunuz. Metro tünellerine yakışıyordu yani bu ilerleme biçimi. 

Metro Exodus’un açık dünya olacağı açıklandığında ve üstelik bir çok kısmının da yeryüzünde geçeceği söylendiğinde insanlar haklı olarak alıştıkları o katastrofik metro deneyiminin olumsuz etkileneceğinden endişe duymaya başladılar. 

Ancak ortaya çıkan iş bu endişelerin hepsinin yersiz olduğunu ortaya çıkardı.

Metro Romanlarının Yazarı Rus Yazar Dimitry Glukhovsky'nin Bir Fotoğrafı

Metro Romanlarının Yazarı Rus Yazar Dimitry Glukhovsky’nin Bir Fotoğrafı

Oyunun atmosferi ilk oyunların da üzerine çıkmış durumda. Açık dünya öğelerine sahip kıyamet sonrası bir dünyada etrafı keşfedebileceğiniz yerler de var sığınaklarda ilerlediğimiz eski metro deneyiminin de üzerine çıkan katastrofik bölümler de…

İlk olarak oyunun giriş sinematiği gerçekten çok etkileyici. Anlatı da bir anda sizi sarmayı başarıyor. Klasik bir roman gibi ağır ağır değil hızlı ve çarpıcı bir biçimde başlıyor oyun. Karakterlerin çoğu da önceki oyunlardan tanıdığımız karakterler olduğu için özdeşim kurmakta hiç zorlanmıyoruz. Oynanış mekanikleri ise ilk oyunun üzerine koya koya ilerlemiş ve gerçekten hatasız. Bu oyunda etraftan topladığımız nesnelerle sırt çantamızı açıp bir şeyler de üretebiliyoruz bu arada. 

İkinci oyunun sonunda Komutan Miller’ın bacaklarının koptuğunu görmüştük. Metro Exodus’da Komutan Miller’ın ayaklarında protez görüyoruz. Bu, konu sürekliliğini sağlayan ve senaryonun hatasız ilerlediğini, oyuncunun aptal yerine konmadığını gösteren detaylardan biri. Ancak Komutan Miller karakteri bütün bu yapılanlara rağmen belki asker kimliğinden hareketle olaylar karşısındaki siyah ya da beyaz tavırlarıyla hala karton bir karakter olmaktan kurtulamıyor. Bunun nedeninin Miller’ın geçmişine ilişkin derinlikli bir anlatım olmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Belki de ara sahnelerde biraz Miller’ın geçmişinden söz edilebilirdi. Ya da bununla ilgili bir DLC yapılması planlandığı için böyle olmuştur bilemiyorum.

Oyun, bir yıl boyunca dört mevsim içinde geçiyor. Mevsimler oyunun atmosferini inanılmaz değiştiriyorlar. Çöl sıcakları, fırtınalar, baharın getirdiği muhteşem manzaralar… Anlatının akışı da bu dört mevsimin özelliklerine uyan bir yapıya sahip. Aynı Andre Maurois’nın İklimler romanındaki gibi iklimler ve insan ruhundaki iz düşümleri de güzel yansıtılmış oyuna. Ayrıca yaz mevsiminin yaşandığı bölümlerin atmosferi bana biraz Mad Max’i de anımsattı.

Yazınsal bir anlatıyı oyuna aktarmak zor iş. Oyun sektörü sinemaya benzer biçimde somut yaşam gerçekliğine dayalı, anlatacaklarını görüntüyle anlatan bir sektör, romansa daha farklı. Düşüncelerin, iç konuşmaların ve duyguların hakim olduğu bir tür. Oyunun arkasında yazınsal bir yapıt olması oyunun niteliğini artırıyor. Ancak bir taraftan da öyküyü oyuna aktarmak için gerekli bazı diyalogların uzunluğu ve bu diyaloglar devam ederken bir şey yapmadan beklemek zorunluluğu oyunun akışını biraz sekteye uğratıyor. İlk oyunlarda da vardı bu. Belki bu diyaloglar ekip üyeleri bir asansörü çıkarken ya da yolda birlikte yürürken etrafı keşfederken kurulabilirdi. 

Oyunun aksayan yanlarından bir diğeri ise haritadaki işaretlemelerin özellikle oyunun ikinci yarısından itibaren tam bir doğrulukla çalışmaması. Bazı yerlerde gideceğim yeri bulmak için oynanış videolarına bakmak zorunda kaldığım oldu. Ama gene de bu oyun deneyimini çok aksatan ve sizi sinirlendiren bir durum değil. Bu oyunun eksiği de bu olmuş diyorsunuz yalnızca.

Genel ilerleyiş Last of Us’taki gibi gidiyor. Bir mutantlarla çarpıştığınız ve sizi gerim gerim geren bölümler bir de insanlarla çatıştığınız yerler var. Ancak burada Metro Exodus’un arkasında her ne kadar yazınsal bir yapıt olsa da mutantların ortaya çıkışındaki gerekçe Last Of Us’daki gibi gerçekçi bir temele oturtulmamış. Bu yüzden mutantların varoluşu ilk iki oyunun kimi diyaloglarında anomalilerin ve başkalaşımların başladığı belirtilse de derinlikli bir biçimde işlenmiyor. Bu da öykünün ikna ediciliğine biraz darbe vuruyor. Bir de arabanın içinde haritayı açmaya çalıştığım zaman kamera açısının bozulduğu gördüm. Ram talebinin arttığı sinematiklerle karşılaştım ama bunlar dışında Metro Exodus muhteşem atmosferi, etkileyici ve sürükleyici öyküsüyle gerçekten bittiğine üzüldüğüm büyük ve güzel bir oyun olarak belleğimdeki yerini aldı. 

Kaynaklar

oyunyorumlar.com

oyunyorumlar.com

store.steampowered.com

kitapyurdu.com

Metro Exodus İncelemesi
  • Anlatı
  • Kurgu
  • Atmosfer
  • Sürükleyicilik
  • Oynanış
5

Kısaca Görüşüm

Özellikle kıyamet sonrası senaryo sevenlerin ya da atmosfere düşkün oyuncuların mutlaka oynaması gerektiğini düşünüyorum. 

Yorum Bırak!